Karma'nın Lordu ve Akrep'teki Yolculuğu...

Satürn; sorumluluk, disiplin, zorluklar ve kısıtlamalar gibi pek de kulağa hoş gelmeyen şeyleri sunduğu kabul edilen bir gezegen. Diğer tüm gezegenlerden daha çok karma ile ilişkili olduğundan dolayı "Karma'nın Lordu“ olarak da kabul ediliyor.
 
Karma, gerçek anlamda hayata geliş amacımızın sorumluluğunu almak ile ilgili dengelenmemiş bir enerjiyi ifade ediyor… Kulağa ürkütücü geliyor değil mi? Evet aynen öyle. Zaten bunu başarmışsak ne kaldı ki geriye. Doğrusu hiç kolay değil… İşte bu yüzden de öğrenmek ve gelişmek için karşımıza çıkan fırsatların Satürnyen olanları pek tercih edilmiyor.
Satürn, kabaca tanımlamak gerekirse, gitmemiz gereken yöndeki yolları engellerle, duvarlarla donatıyor. O engelleri aşmadan olgunlaşmamız ve karmik enerjiyi dengelememiz de mümkün olamıyor maalesef.
Kendinizi okula devam eden bir öğrenci olarak hayal edin. Bir dönem boyunca birçok sınava giriyorsunuz.  Öğretmeniniz konuyu detayları ile gösteriyor. Ne kadarını anladığınız tamamen size bağlı. Ama öğretmeniniz için bu yeterli oluyor mu? Hayır. Onun tek amacı dersinizi iyi anladığınızı, gerçekten öğrendiğinizi, içselleştirdiğinizi ve hayatınızın geri kalanında artık bu dersi en azından bu seviyede almaya ihtiyacınız olmadığını bilmek.  Bu yüzden sınavlara giriyorsuınuz. Bu yüzden isteseniz de istemeseniz de dersinizi çalışmak zorunda kalıyorsunuz. Sorular ne kadar karmaşıksa o kadar işin içinden çıkılmaz hale geliyor. Ama eğer siz her şeyiyle üzerinize düşeni yapmışsanız üstesinden gelip yolunuza artık yeni bir ders ile devam edebiliyorsunuz. Bu konuda tekrar sınava girmek zorunda olmadığınızın rahatlığı bir tarafta, öğrendiklerinizin gururu ve aldığınız geçer not ile ödülünüz diğer tarafta… Artık yeni bir ders ile yeni bir dönem başlıyor…
İşte Satürn de bize okuldaki öğretmenimizin yaptığını yapıyor. Yani öğretiyor, eğitiyor… İster gönüllü isterse zorlayarak… Ama bize dersimizi öğretmeden kenara çekilmiyor. “Adam sen de, bu öğrencim de bu konuyu öğrenmeyiversin” demiyor. Tek amacı var. Bizi, gitmemiz gereken hayat yolunda desteklemek…
Eğer bu süreçleri yaşarken kişinin kendisi bazı dersleri kabul etmez ve üzerine düşeni yapmazsa, kader denilen olgu ne yazık ki artık bizim yerimize görevi devralıyor… Her zaman istediğimiz herşeyin olmayacağını ve fiziksel dünyada bazı sınırlar olduğunu bize gösteriyor.
Satürn’ ün teorik bilgiyle hiçbir işi yok. Bilgiye sahip olabilirsiniz, sorun değil. Hatta mutlaka bilgi olmalı ki sorgulansın ve sınansın. Ancak onun hayatımıza getirdiği şey bilgiler değil, deneyim…  Görmemiz gerekenleri bu yolla gösteriyor bize.  Yani ezberlemek, “mış “gibi yapmak veya kendimizi kandırmak mümkün değil.  Kişinin bu sırada bir şeyler için bizzat çabalaması şart. Çabaladıkça asıl amaçlanan hedefe giden yol engellerden, pürüzlerden yavaş yavaş arınıyor ve görünür hale geliyor. Nereye gittiğimizi bilmeden ilerlediğimiz yol birden aydınlanıyor… Ve artık hiçbir gücün bizi arkadan itmesine gerek kalmadan kendimiz ilerleyebilir hale geliyoruz. Süreç boyunca yaşanan zorluklar bir anlamda esas istenilen şey her ne ise onun bedeli oluyor…
Transiti sırasında oluşan duygusal yaralar, kişisel dönüşüme çok ciddi katkılar sağladığı gibi aynı zamanda da çok derin olabiliyor ve iyileşmesi zaman alıyor. Bambaşka biri olarak yeniden doğup bambaşka kendi gerçeklerini yaratma fırsatları ile birlikte Satürn’den alacağımız dersin etkinliği tamamen bize bağlı diyebilirim.  O bize bazı konularda neler yapmamız gerektiğini gösterip kararlar aldırıyor. Biz almamışsak zorla kabul etmemiz gerekiyor. Daha gerçekçi olmamızı sağlıyor. Biz olamamışsak gerçekler yüzümüze tokat gibi çarpılıyor. Hayatımızda aşırı olan şeyleri ölçülü hale getiriyor. Eğer becerememişsek yokluğunu tattırıyor.
Kişinin doğum haritasındaki Satürn ne kadar zorlayıcı ise transitlerin etkisi de o kadar yoğun hissediliyor günlük hayatın içinde.
Önceki tecrübelerden ve yaşam öncesi deneyimlerden bize aktardığı duygular; değişime direnç, korku, kaygı, kısıtlanmışlık, kuşkular, çekingenlik, duygusal baskı, blokaj, engellenme ve yetersizlik hissi... Deneyimi olması gerektiği gibi yaşayanlarda yarattıkları ise olgunluk, istikrar, ciddiyet, sorumluluk, disiplin, ihtiyat, dünyevi konularda bilgelik ve tecrübe...
Satürn, karma ile birlikte, zamanla, zaman içinde yaşadığımız sınavlarla ve bunlara nasıl tepki verdiğimizle de ilgili... Zaten farkında olduğumuz bir sorunun tamamen esas konu haline gelmesi de öyle kolay kolay bir günde olmuyor.  Satürn transitinin bir dönemde hayatımıza getirdikleri önceden bilmediğimiz, farkında olmadığımız konular değil. Ve sonrasında da, sorunlar her zaman bir transitte veya bir enkarnasyonda çözülmeyebiliyor. Çoğu kez karmik borçların ödenmesi zaman alıyor. Güncel transit sırasında bile, olanların kişi tarafından tam olarak kavranması, gerçekte başımıza ne geldiği ve bizim bu olaydaki rolümüzün ne olduğu, sonucunun bize etkilerini anlamamız için 1-2 yıl geçmesi gerekiyor. Kısacası Satün birebir zaman kavramı ile ilişkili. Gelişi de ani değil, gidişi de. Her şey sindire sindire ve zaman içinde yaşanıyor.
İlişkilerde de Satürn’ün gözardı edilemez bir önemi var. İki kişinin haritalarında Satürn’ün kişisel gezegenlere kontakt kurması, iş ya da özel muhtemelen uzun süreli bir ilişkinin göstergesi. Bunun nedeni bu hayatta ya da öncesine ait olan bir karmik borcun ödenmesi zorunluluğudur. İçinde Satürn katkısı olmayan bir ilişkinin uzun süreli olması beklenmiyor.  Ben yeni bir kişiyle tanıştığımda hele ki kalıcı olma ihtimali olan bir ortaklık ortamına gireceksek, öncelikle haritalarımızdaki Satürn kontağının karakterine bakıyorumJ Bu kontakt eğer zorlayıcı nitelikte ise deneyim kalitesi açısından beni daha çok heyecanlandırıyor.  Olaya bu açıdan bakarsak, bizi hayatta en çok zorlayan ve en yorucu deneyimleri yaşatan kişilerin, en çok olgunlaşmamızı sağlayanlar olması şaşırtıcı olmamalı. Yolumuzu diğer kişi ile kesiştiren temayı keşfetmek, farketmiş olsak bile bunu kabul edip belki de aynada kendimize haykırmak çok zorlayıcı bir deneyim… Ama bir kez bunu yaptığında insan artık yoluna çok daha hafiflemiş olarak devam edebiliyor. Çalkalanma halindeki su duruluyor…
Satürn’ün burçlardaki transitleri kişisel astroloji haritamızda hangi alanda gerçekleşiyor ise o konularda olaylar yaşamamıza ve yukarıda bahsettiğim gerçeklerin hayat bulmasına neden oluyor. Tüm Zodyak’ı yaklaşık 29 yılda tamamlayan transiti sırasında bir burçta yaklaşık 2.5 yıl kadar kalıyor.
21 Temmuz 2010 tarihinden bu yana Terazi burcunda ilerlemekteydi. Satürn, Terazi burcunda iken görevini çok iyi gerçekleştirme eğiliminde… Genel olarak hayatımızın bazı alanlarında, kaos, karmaşa, sıkıntı, yokluk hissi, yetersizlik duygusu, çok çalışma, aşırı yük ve sorumluluk bu iki yıl boyunca bizleri yordu.  Ama eğer bizi zorlayan konularda kaçmak yerine yüzleşmeyi, uyumu, adil olan yolu tercih etmiş, sorumluluk almış ve disiplini elden bırakmamışsak mutlaka sonuçlarını da veriyor Satürn…
Örneğin iş hayatınızda bu dediğim durumları yaşamışsanız transitin sonunda kariyerde ilerleme, başarının ödüllendirilmesi, yeni ve imkanları daha tatmin edici olan bir iş v.b. ödüller, sizin “çok uğraştım ama değdi dedirtecek” safhaya gelmenize neden olacaktır.
Şimdi bir dönemin sonuna geldik. 5 Ekim 2012 gece saatlerinde, Satürn 18 Eylül 2015’e kadar kalacağı Akrep burcuna geçiyor…
Herkesin hayatında yeni bir sayfa açma zamanı kapıya dayandı…
Peki bu sayfa niye açılıyor?

Bu bahsettiklerim doğrultusunda düşünürsek cevabı aslında çok basit:

Biz bir konuda ilerleme şansı, gelişme fırsatları yakalayalım diye… Hayatımızın daha önceki dönemlerinde veya önceki enkarnasyonlarımızda, karşımıza çıkan ilerleme ve büyüme fırsatlarını yok saymış ya da ihmal etmişsek bir şans daha elde edebilelim diye.

Bu dönem Satürn’ün Akrep burcuna geçişi ile ilgili yazılmış diğer yazıları da okumanızı ayrıca öneririm ama ben bu yazımda konuya çok sınırlı ama bence en vurucu yönüyle değineceğim. Karmik yük…

Akrep burcundaki Satürn, duygularda soğukluk, duygusal zarar görmemek adına güçlü görünme ve gerekirse önceden tedbirini alıp zarar verebilme gücü, aşırı riskçi tutumlar, acımasızca bir dayatma, kuralcı hırslar, düzeni kurmak adına “her yol mubahtır “ dedirten bir etki yaratıyor. Çok fazla duygu biriktirip dışa hiçbir şeyi belli etmeme eğilimi oluyor. Olayların kişilere etkilerini olduğu gibi kabul etmek ve rıza göstermek istenmiyor. Hedeflenen binayı inşa etmek adına gösterilen kararlı ve inatçı tutum, önünde duran her şeyi yıkıp geçebiliyor. İşin içinde korkusuzluk ve acımasızlık olduğu kesin…

Akrep burcu doğal evi olan horoskoptaki 8. Ev ile, bu ev konuları da aynı zamanda Akrep burcu temaları ile birebir ilişkili. 8. Ev, en kabul görmüş anlamıyla bakarsak “ölüm evi” olarak tanımlanabilir. Ancak ölümün fiziksel olanı, bilinenlerin sadece bir tanesi. Ve her ölüm, sonrasında yeni bir doğuşu da beraberinde getiriyor. Çünkü ölen sadece beden. Oysa yaşam döngüsü hiç bitmiyor. Biz ise değerli metafizikçi Vernon Frost’un da dediği gibi, aslında beden değil de ruh olduğumuzu çoğu zaman unuttuğumuzdan, bu sonsuzluk içindeki sondan yani ölüm temasından çoğu zaman korkuyoruz.

Sadece ölüm ve yaşam değil, Akrep burcunun ve 8. Ev’in alanına giren krizler ve duygusal çalkalanmalar da hiç bitmiyor. İnsanlarla yaşanan iç içe geçmiş duygusal bağlılıklar, arınması gereken hisler, duygusal sınavlar, kalıplar, ölüm ve yeniden doğumlar, bunlara vesile olan ortamlar ve de cinsellik hep akrep burcu ve 8. Ev ile ilişkili. Aynı zamanda maddi varlıklar, para, diğer insanlara ait olup bize yönelmesini beklediğimiz kaynaklar v.b.

8. Ev’de maddesel gibi görünen ancak asıl amacı tamamen duygusal kaynaklı olan bir uğraş var. Bu ikisinin bağlantısı aslında çok net. Para ile ilişkimizdeki tavrımız çoğu zaman duygularımızla ne yaptığımızı da gösteriyor. Paramızı vermek istemiyorsak sevgimizi vermekte de zorlanıyoruz. Para bizim için güvense ona bu anlamı yüklememizin nedeni, sevgiyi sağladığına inandığımızdan. Paranın yokluğunu hissediyorsak sevgisiz olduğumuzu da düşünüyoruz…

Bahsi geçen konular (cinsel ve duygusal bağlar, finansal güvence, krizler v.b.) maalesef öyle dilin telaffuz ettiği kadar kolay deneyimler yaratmıyor insan hayatında.

Özellikle cinsellik konusunun, özellikle de toplumumuzda insanlar tarafından anlaşılması, konuşulması, iki kişinin ruh seviyesinde birleşme ve bağlanma yaşamasının kavranması ya da kabul edilmesi zor olabiliyor.

Satürn Akrep’te iken fiziksel dünyada yaşanacak olası olaylar, toplumun bir kısmı olayın ruhani anlamını özümseyemese bile, konunun başka açılardan ele alınıp, farklı yaklaşımlar serglenmesine sebep olacak. Sağlık nedenleriyle daha tedbirli davranma, cinsel yolla bulaşan hastalık korkusu geliştirme, artan tecavüz vakaları nedeniyle konuya daha temkinli yaklaşma, kadına yönelik şiddet vakalarının özellikle cinsel içerikli olanlarında artış, tacizler, cinsel içerikli skandal ve krizler… Bu dönem dünyevi boyutta olabilecek olanlar bunlar gibi görünüyorL

Oysa bahsettiğim gibi olayın karmik penceresinde ve ruhani boyutunda olacaklar ise bambaşka…

“Bir” olma, bir bütünün parçası olup kaynaşarak artık yeni bir enerji alanına girip diğer kişinin enerjisinden bir parçayı kendine katma hali…

Aslında yüksek enerji seviyesinde olmamızı sağlayacak aktivitelerle de bunu gerçekleştirmek mümkün. Ancak fiziksel beden ile gerçek anlamda birleşme sağlanabilecek yöntemlerin içinde en bilinen, en kolay ve doğal olarak da kabul göreni cinsel birleşme. Bu dürtünün ana amacı, tamamen bilinçüstü bir haldeyken partner ile “bir“ olabildiğin o anı deneyimlemektir. Oysa bizler basit bakış açısı ile bunun kötü, seviyesiz, ayıp, kabul edilmez, yasak, korkulması gereken bir durum olduğuna inanmayı tercih ediyoruz.

Bir kez birleşme olmuşsa, yani enerji alanında birlik sağlanmışsa, bu olay geri dönüşümsüz oluyor. Yemek için kullandığınız iki malzemeyi eriterek bir kapta birleştirdiğinizi düşünün. Sonradan tekrar ayırmaya kalksanız başarabilir misiniz? Hacim olarak tekrar iki parçaya bölüp iki ayrı kaba paylaştırabilirsiniz belki ama özü bir daha asla eskisi gibi olmaz. Her ikisinde de diğerinden bir şeyler kalmış ve artık onun bir parçası olmuştur.

İşte cinsel birleşme de böyle bir şey. Bedenleri kaplar olarak kabul edin. Bu deneyimi yaşayan iki kişi, evrenin iki ayrı ucuna gidip bedenen ayrılsalar bile birleşme ve bütünlük bir kere olmuştur.

Bu aşamada da asıl önemli olan bu durumun sorumluluğunun ne kadar ağır olduğunu kabul edebilmektir. Bu sorumluluk, dünyevi alemde benimsenmiş olan, annelerimiz ve babalarımızdan gördüğümüz ahlaki sorumluluk ile kıyaslandığında çok daha üst seviyede.

Satürn’ün Akrep burcundaki yolculuğu sırasında, fiziksel dünyanın katı kuralları ile birlikte belki de almak zorunda kaldığımız, cinsellikteki “beden” sorumluluğunun sınanması, zorlanması ve sonuçta asıl olanın, fizik ötesi boyuttakinin, yani cinsellikteki “ruhsal” sorumluluğun kabul edilmesi… Birleşen enerjide denge sağlanamamışsa günümüzde yepyeni karmalar oluşturmak ve bunların yükünü sadece bu hayatta değil devam edecek olan yaşamlarımızda da taşımak… İşte Satürn, Akrep’te transitini sürdürürken belki bir yanda hepimizin hayatında farklı farklı temaları yürütecek ancak genel olarak insanlık için yapacağı, yapmak için çabalayacağı şey bu olacak diye düşünüyorum.

Bu konudaki toleranssızlığın, korkuların, yetersizlik hislerinin, güçlü ve katı inançların aşılması için uğraşacak. Ana tema, parayla bağlantılı olsun ya da olmasın cinsellik üzerine yoğunlaşacak. Konunun tutku ve şiddet içeren yönü gündeme gelip, bizim kendi değerlerimizi sorgulamamızı, sınırlardan aşmış olan bakış açılarının gelişmesini sağlayacak.  Hem korktuğumuz hem de tüm zamanlarda cezbedici gelen iki ana konu ölüm ve cinselliğin bizler için, yaşadığımız toplum için anlamını yeniden yaratmamızı isteyecek.

Eylül 2015 e kadar devam edecek olan bu yolculuğun her birimizin hayatında ve insanlığın bilincinde yepyeni farkındalıklar, dönüşümler yaratmasını yürekten diliyorum…

Gönlünüzdeki tüm güzellikler hep sizinle olsun…
Hayrınıza olana da gönlünüz razı olsun…

Sevgilerimle
05.10.2012
    Samiye Özbaş Soysal


 Kaynakça:
1.      Saturn- A New Look at an Old Devil / Liz Green
2.      Karmic Astrology / Ruth Aharoni
3.      Astroloji Karma ve Dönüşüm / Stephen Arroyo

Yorumlar

Popüler Yayınlar